Üye ol
Şifremi unuttum | Onay kodum gelmedi
Yardım

Alan Wake - Karanlık Hiç Tekin Değil !
webmaster28
Üye
webmaster28

Puan: 1100

webmaster28 şu anda çevrimdışı
Gönderilme Tarihi: 15 Kasım 2010 10:50:02

Siz, kendi çıkışlarınızı yaratabilir misiniz? Kurtulabilir misiniz karanlıktan... Her taraf zifiri karartıyken, sizi bir zift çukuruna düşmüşcesine kendine çekerken karanlığı yırtabilir misiniz? Bilinmezliğin tam koynunda, ışığı görebilir misiniz? Tüm zorluklara rağmen yorulmuş bedeniniz, kabuslara "evet" demenize engel olabilir mi? Belki de her şey zihninizde kurguladığınız istem dışı bir dünya ve orada yaşayanların ürünüdür, kim bilir. Tek çıkış yolu ise uyanmak, ama söylendiği kadar kolay olmayabilir... Kâbus bekçileri, gözlerinizin açılmaması için nöbet tutuyor.

Takvimler 18 Mayıs 2005'i gösteriyordu

Max Payne ile oyun piyasasını sallayan Remedy, kısa süre sonra yeni bombasıyla görücüye çıkacaktı. 18 Mayıs günü, Alan Wake duyuruldu. Oyunun baş yazarı Sam Lake, "ilginç, heyecan verici ve yoğun bir macera" tanımlamalarını kullanırken, "macera boyunca gerilim unsurunun kullanıcıları terk etmeyeceğini" de ekliyordu.

Alan Wake, gerçekten farklı görünüyordu. Çok iyi grafiklere ve fiziklere sahipti. O sıralar Intel'in yeni geliştirdiği 4 çekirdek işlemcilerin tanıtım organizasyonlarındateknoloji demoları da kullanılıyordu. Oyundaki büyüleyiciliği bir kenara bırakmış "ve bu oyun ne zaman çıkar ki" diye sormaya başlamıştık. Keşke sormaz olsaydık, çünkü bu soruyu 2005'ten sonraki 5 yıl içinde sıklıkla tekrar etmek zorunda kaldık. Yeri geldi, Alan Wake'in iptal edildiği bile öne sürüldü. Oysa ki yapımcılar inatla: "Hayır, hâlâ geliştirmeye devam ediyoruz" diyerek gönüllere su serpti, yetmedi yeni bir video hazırladı.



Grafiklerde gelişmeler gözleniyordu. Tasarımlar daha estetik ve netti, ama bazı noktalarda da değişikliğe gidildi. İlk etapta akıllarda yer alan "açık dünya oyun" tasarımından vazgeçildi. Çünkü Alan Wake, hikâye odaklıydı ve özgürlük ne kadar artarsa, senaryo detaylarından da o denli uzaklaşılabilirdi. Buna izin verilemezdi ve verilmedi de. Kos koca 5 yıldır Alan'ın gelmesini bekledik, durduk. İşte nihayet geldi...

İçinde huzur için en ufak bir kırıntı bile yoksa, karanlığın boğuculuğuna mahkumsun

Önce manzarayı görüyoruz kuşbakışı olarak. Devasa dağların eteklerini gür ağaçlar süslüyor. Tepelerin arasından sızan güneş ışığı, nehrin üzerinde yüzüyor. Derken ince bir yoldan giden arabayı fark etmek zor olmadı. Hikâye başlangıcını kendi ağzından anlatıyor Alan Wake. Sesi oldukça sakin, ama bu sakinlik rahatsızlık verici düzeydeydi.

Bu kısa zaman diliminde gördüklerim ve kamera açıları, bana hemen başrolünde Jack Nicholson'ın yer aldığı The Shining'i hatırlattı. Film her ne kadar Stanley Kubrick ve Jack Nicholson'ın sayesinde başarılı olsa da, orijinal öykünün yazarı da çok önemliydi. Yani Stephen King. Ne tesadüftür ki tam bu düşüncelere dalmışken, sanki Alan beni duydu. Yazdığı hikâyelerde Stephen King'den etkilendiğini söylemeye başladı.



Alan Wake, bir yazar, hem de başarılı bir yazar(dı). Zihninde kurguladığı dünyalar, içinde barındırdığı obje ve karakterlerle beraber sayısız bilinmezliği de bünyesinde barındırıyor. Öyle ki çoğundan henüz Alan bile haberdar değil. O, iki yıldır yazamıyor. Çünkü gördüğü kâbuslar giderek artıyor ve ona hiç huzur vermiyordu. Devam etmek tabii ki ihtimaller dahilindeydi, ama eğer bunu yaparsa hazırlayacağı yeni öykülerin ona sinir bozucu yeni kâbus halkaları olarak geri döneceğini biliyordu.

Yeni bir başlangıcın umudu vardı

Bright Falls, kendi halinde şirin ve sakin bir kasaba. Doğal güzelliği ve huzur verici olması gereği Alan Wake ve karısı Alice, yoğun şehir yaşantısını bırakarak buraya geliyor. Alan, zaten uzun süredir yazmıyordu, ancak yine kendisini iyi hissetmediği için kafasını dinlemeye fazlasıyla ihtiyacı vardı. Ne yazık ki Alan'ı bazı güçler rahat bırakmıyor, daha yolda giderken anlıyoruz bunu. Kısa süre sonra da o korkunç olayla, yani karısının kaybolmasıyla yıkılıyor. Peki eşi gerçekten kayboldu mu? Belki de öldürülmüştür, bilemiyoruz...

Bu sakin kasaba, Alan Wake geldikten kısa süre sonra ilginç olaylarla çalkalanmaya başlıyor. Doğal olarak bu da adamımızı birinci dereceden şüpheli konumuna getiriyor. Hem bu şüphe iddialarına karşı ayakta kalabilmeli, hem de Alan'ın sevdiği kadını bulmalıyız.

Bir dizi izlediğinizi düşünün. Senaryoyu farkında olmadan sizin yazdığınızı ve başrolde de kendinizin oynadığını hayal edin. En büyük amacınız da kâbuslardan uyanmak olsun.

Oyunumuz TPS bakış açısına sahip. Alan'ı kontrol ederek yollara düşüyoruz. Her bir bölümü, bir TV dizisi olarak kabul edin, zira öyleler. Evvela şuna açıklık getirelim; en büyük düşmanımız ne çok güçlü bir silah, ne de doğa üstü yaratıklar. En büyük düşmanımız karanlık, evet sadece "karanlık". Oynarken fark ediyoruz ki, yaşanan tüm olayların temelinde "karanlık" unsuru var. Bunu öğrendikten sonra, buna göre hareket etmeyi de becerebilmeliyiz.

Kötülüğün örtüsü, hava kararınca kalkar

Gece olunca Bright Falls'ın şirin hali ortadan kalkıyor ve güvenilmez bir yere dönüşüyor. Karanlıkta ipucları ararken, hızlı hareket etmeliyiz. Ormanlar, dağlar, kasaba, kısacası karanlık olan hiç bir yer güvenli değil. Güvende olabileceğimiz tek noktalar, ışık kaynakları. Kullanabileceğimiz en önemli aracımız ise, bir el feneri. Sol üst köşede yer alan radarı takip ederek gitmemiz gereken bölgelere ulaşabiliyoruz, tabii ki ölmemek kaydıyla.



Her şey sakin. Gece olunca ağaç yapraklarının hışırtıları ve uzaklarda akan derenin sesini duyuyoruz. Bir anda fırtına başlıyor ve her yanımız karanlık bir bulutla sarılıyor. İşte bu iyiye işaret değil. Tekrar belirtelim; en büyük düşmanımız karanlık. Karanlık içindeki düşmanlarımız ise, üzeri kâbus örtüsüyle kaplı insanlar aslında. Çok hızlı hareket ediyor ve siz karanlıktan kurtulamadığınız sürece peşinizi bırakmıyorlar. Kimisinin elinde keskin bir balta, kimisinde de ağır bir İngiliz anahtarı var. Tek tip de değiller üstelik. Elektrikli testerenin sesiyle irkilen bedeniniz, testere dişlilerine zemin olmadan önlem almalısınız. Peki nasıl kurtulacaksınız?

Kurtulmanın yolu, yukarda da belirttiğim gibi hızlı hareket etmekten ve ışık kaynaklarını doğru kullanmaktan geçiyor. Biraz açalım: Karşınızda çok güçsüz bir düşman olsa dahi, onu sadece ateşli bir silahla öldüremezsiniz. Bu sizin kötü rüyalarınızdan bir parça ve her kötü rüyadan uyandığınızda, ışığı görmek istersiniz değil mi? Yapımcılar bu unsuru oyuna çok güzel entegre etmiş. Öncelikle el fenerinizin ışığını bir süreliğine düşmanınızın üzerine tutmalısınız. Böylelikle savunmasız kalabilir ve ateş ettiğinizde zarar görebilirler.

1.3.0
Kullanım Şartları - İletişim - Öner
29 Temmuz 2014 Salı 17:00:59